Bölüm 1
Cuma günü saat 12 ye 5 kalaydı,okuldan çıktım ve otobüs durağına yürüdüm.Her zamanki gibi yağmur yağıyordu ve hava ilginç bir şekilde sıcaktı yine bunalım dolu bir gün beni bekliyordu. Otobüse bindim şanslıydım en sevdiğim yer yani tekerlekli sandalye yeri boştu köşeye sinip çantam yerdeyken telefonla uğraşmayı çok severdim. Her zamanki gibiydi günüm ;içimde tuhaf bir keyif vardı, anlamlandıramadım. Birden telefonum çaldı, arayan kişi annemdi bana "gelirken iki ekmek al ve Ayşen ablanın evine getir" dedi.Her cuma olduğu gibi altın günü yapıyorlardı. Denileni yaptım. Saat 1 gibi orada olacaktım. Bunu belki bir angarya olarak görebilirsiniz ancak ben bunu yapmaktan keyif alıyordum çünkü Ayşen ablanın kızı Zehra çok güzeldi. Güzel kız diyince aklınıza ne geliyor bilmiyorum ancak size Zehrayı birazcık betimleyeceğim.Zehra 1.70 boyunda (Benden sadece 7 cm kısa), kara ve dalgalı saçları beline kadar uzanan iri gözlü, cılız bacaklı, zayıf ve zayıf olduğu kadar da narin bir kız. Biliyorum kendimden hiç bahsetmedim ve bahsetmeyeceğim çünkü kendimi anlatmayı seven birisi değilim. Güldüm çünkü bu hikaye aynı zamanda düşündüğüm şeylerdi ve bu cümleleri kurarken bile kendimden bahsettiğimi fark ettim. Birden otobüs freniyle kendime geldim. Neredeyse yere düşecektim ancak son anda tutundum. Neden durduğumuzu anlayamamıştım. Yola baktığımda bir şey gözükmüyordu. Kaptan birden bağırdı "lütfen herkes sakince otobüsü terk etsin!" Ne oluyordu ? Tanrım, kafam çok karmaşıktı. Ne olmuş olabilirdi ki ? İnsanlara çaktırmamaya özen göstererek kaptanın yanına vardım. Ona göz kırpıp yanına vardığımda beni tersleyeceğini düşünmüştüm. Beni şaşırtıyordu "evlat, yardımına ihtiyacım var önemli bir mesele." dedi. Sesinde bıkkınlık vardı ve bu beni alttan alttan heyecanlandırıyordu. Ne olmuş olabilir diye düşünürken benden bir yanıt beklediğini fark ettim. "Elbette emice her daim yardım etmeye hazırım." dedim. Memnuniyetle gülümsedi "beni takip et." Denileni yaptım. Bozkır tarzı bir araziye gelmiştik. Burnuma tuhaf bir koku geldi. Şoföre baktığımda yüzünde utanç,pişmanlık ve çaresizlik gördüm. O an bir şey olduğunu anlamıştım ve içgüdülerim bana bu adamdan uzaklaşmam gerekiğini söylüyordu. Tek kaşımı kaldırıp adama bakıp "Sorun nedir?" dedim. Bana dönüp "Sorun senin çok meraklı olman evlat,üzgünüm.." O dakikadan sonra kafamda ağır bir darbe hissettim. Yere düşmüştüm ve karnıma tekmeler yağıyordu. Görebildiğim tek şey kaptanın uzağa geçip bi cigara yakıp pis pis sırıtışıydı. Ayıldığımda devlet hastanesindeydim. Ölmediğime şükrediyordum. Ah Tanrım ! az önce ne yaşanmıştı? Kaç gündür burdaydım ? Neden böyle şeyler yaşamıştım ? Annem ekmekleri getirmediğim için bana çok kızacaktı. Hemşire ayıldığımı fark ettiğinde "Çok hasar almıştın,kolunu kırmışlar. Ah Tanrım ne yaptın öyle adamlara bıçak falan mı çektin ?" Hiç bir şey anlamıyordum. Hemşireye kibarca teşekkür ettim ve hastaneden çıkıp çıkamayacağımı sordum. Bana son kontrolleri yaptı ve taburcu oldum. İlk olarak eve gittim annemi ,ve elbette zehrayı, görmek istiyordum. Otobüse binecektim ki Ah kahretsin bir daha asla o lanet araca binmem ; yürürüm daha iyi...
Cuma günü saat 12 ye 5 kalaydı,okuldan çıktım ve otobüs durağına yürüdüm.Her zamanki gibi yağmur yağıyordu ve hava ilginç bir şekilde sıcaktı yine bunalım dolu bir gün beni bekliyordu. Otobüse bindim şanslıydım en sevdiğim yer yani tekerlekli sandalye yeri boştu köşeye sinip çantam yerdeyken telefonla uğraşmayı çok severdim. Her zamanki gibiydi günüm ;içimde tuhaf bir keyif vardı, anlamlandıramadım. Birden telefonum çaldı, arayan kişi annemdi bana "gelirken iki ekmek al ve Ayşen ablanın evine getir" dedi.Her cuma olduğu gibi altın günü yapıyorlardı. Denileni yaptım. Saat 1 gibi orada olacaktım. Bunu belki bir angarya olarak görebilirsiniz ancak ben bunu yapmaktan keyif alıyordum çünkü Ayşen ablanın kızı Zehra çok güzeldi. Güzel kız diyince aklınıza ne geliyor bilmiyorum ancak size Zehrayı birazcık betimleyeceğim.Zehra 1.70 boyunda (Benden sadece 7 cm kısa), kara ve dalgalı saçları beline kadar uzanan iri gözlü, cılız bacaklı, zayıf ve zayıf olduğu kadar da narin bir kız. Biliyorum kendimden hiç bahsetmedim ve bahsetmeyeceğim çünkü kendimi anlatmayı seven birisi değilim. Güldüm çünkü bu hikaye aynı zamanda düşündüğüm şeylerdi ve bu cümleleri kurarken bile kendimden bahsettiğimi fark ettim. Birden otobüs freniyle kendime geldim. Neredeyse yere düşecektim ancak son anda tutundum. Neden durduğumuzu anlayamamıştım. Yola baktığımda bir şey gözükmüyordu. Kaptan birden bağırdı "lütfen herkes sakince otobüsü terk etsin!" Ne oluyordu ? Tanrım, kafam çok karmaşıktı. Ne olmuş olabilirdi ki ? İnsanlara çaktırmamaya özen göstererek kaptanın yanına vardım. Ona göz kırpıp yanına vardığımda beni tersleyeceğini düşünmüştüm. Beni şaşırtıyordu "evlat, yardımına ihtiyacım var önemli bir mesele." dedi. Sesinde bıkkınlık vardı ve bu beni alttan alttan heyecanlandırıyordu. Ne olmuş olabilir diye düşünürken benden bir yanıt beklediğini fark ettim. "Elbette emice her daim yardım etmeye hazırım." dedim. Memnuniyetle gülümsedi "beni takip et." Denileni yaptım. Bozkır tarzı bir araziye gelmiştik. Burnuma tuhaf bir koku geldi. Şoföre baktığımda yüzünde utanç,pişmanlık ve çaresizlik gördüm. O an bir şey olduğunu anlamıştım ve içgüdülerim bana bu adamdan uzaklaşmam gerekiğini söylüyordu. Tek kaşımı kaldırıp adama bakıp "Sorun nedir?" dedim. Bana dönüp "Sorun senin çok meraklı olman evlat,üzgünüm.." O dakikadan sonra kafamda ağır bir darbe hissettim. Yere düşmüştüm ve karnıma tekmeler yağıyordu. Görebildiğim tek şey kaptanın uzağa geçip bi cigara yakıp pis pis sırıtışıydı. Ayıldığımda devlet hastanesindeydim. Ölmediğime şükrediyordum. Ah Tanrım ! az önce ne yaşanmıştı? Kaç gündür burdaydım ? Neden böyle şeyler yaşamıştım ? Annem ekmekleri getirmediğim için bana çok kızacaktı. Hemşire ayıldığımı fark ettiğinde "Çok hasar almıştın,kolunu kırmışlar. Ah Tanrım ne yaptın öyle adamlara bıçak falan mı çektin ?" Hiç bir şey anlamıyordum. Hemşireye kibarca teşekkür ettim ve hastaneden çıkıp çıkamayacağımı sordum. Bana son kontrolleri yaptı ve taburcu oldum. İlk olarak eve gittim annemi ,ve elbette zehrayı, görmek istiyordum. Otobüse binecektim ki Ah kahretsin bir daha asla o lanet araca binmem ; yürürüm daha iyi...
Bölüm 2
Ayıldığımda devlet hastanesindeydim. Ölmediğime
şükrediyordum. Ah Tanrım ! az önce ne yaşanmıştı? Kaç gündür burdaydım ? Neden
böyle şeyler yaşamıştım ? Annem ekmekleri getirmediğim için bana çok kızacaktı.
Hemşire ayıldığımı fark ettiğinde "Çok hasar almıştın,kolunu kırmışlar. Ah
Tanrım ne yaptın öyle adamlara bıçak falan mı çektin ?" Hiç bir şey
anlamıyordum. Hemşireye kibarca teşekkür ettim ve hastaneden çıkıp
çıkamayacağımı sordum. Bana son kontrolleri yaptı ve taburcu oldum. İlk olarak
eve gittim annemi ,ve elbette Zehrayı, görmek istiyordum. Otobüse binecektim ki
Ah kahretsin! bir daha asla o lanet araca binmem ; yürürüm daha iyi...
Evden bir sürü ses geliyordu. Kendi kendime "sanırım
biri evimi yağmalıyor." diyip güldüm ancak bu şaka gerçekmiş. Evimiz
müstakil 2 katlı rahmetli dedemden miras kalan bir evdi. Gördüklerim beni şok
etmişti 2 iriyarı adam evimizdeki tüm değerli şeyleri alıyor kırıyor ve resmen
evi parçalıyordu. Annemin nerede olduğunu merak ettim ve içimdeki bu karışık
duyguların belirsizliğine deli cesaretim eklenince birden evin içine iki adama
karşı dalmıştım. Yanımda sadece evin içine böyle bir gün için
gizlediğim baseball sopam vardı. Kavga istemiyorlardı, beni
gördükleri gibi kaçmışlardı. Onları kovalamayı elbet denemek isterdim ama
içerden ağlama sesleri geliyordu. Tuhaf olan bu kız bi çocuğun sesiydi ve benim
ablam yurt dışında üniversite okuyordu. Küçük bi kardeşimde yoktu. İçimde bir
korkuyla çocuğu aramaya başladım. Yaklaşık 4 yaşında benim odama konmuş sefillik
içinde bir bebek. Annem yoktu, odamda ufak bir bebek vardı ve durup dururken
dayak yemişken bir de üstüne evimi yağmalayan iki adamla bu çıkıyordu karşıma.
Delirdiğimi düşündüm yine güldüm. Eğer delirmiş olsam delirdiğimi düşünmezdim.
Değil mi ?
Yorumlar
Yorum Gönder